1. HUDEYBİYE, Cİ’RANE VE TEN’İM UMRELERİ Hudeybiye: Hicret’in altıncı yılı, Peygamber Efendimiz s.a.v. bir gece rüyasında ashabıyla beraber Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ettiklerini görür. Bunun sadık bir rüya ve ilahi bir işaret olduğunu anlar. Emir verir: Umre’ye gidilecektir. 1400-1500 kadar ashabıyla beraber Efendimiz s.a.v. Medine-i Münevvere’den yola çıkar. Zülhüleyfe’de İhrama girerler. Hudeybiye’ ye vardıklarında Peygamber Efendimiz s.a.v. Kasvâ adlı devesinin yere çökmesiyle burada kalırlar. Mekkeliler, Efendimiz s.a.v. ve ashabının ziyaret amacıyla Mekke-i Mükerreme’ye geldiklerini bilmelerine rağmen onları şehre sokmamaya karar verdiler. Bu amaçla Halid bin Velid kumandasında 200 kişilik bir süvari birliğini Gamîm mevkiine gönderdiler. Efendimiz s.a.v. önce Hırâş b. Ümeyye r.a.’ı elçi olarak Mekke-i Mükerreme’ ye yolladı. Ancak elçinin Mekkeliler tarafından iyi karşılanmaması üzerine Kureyşliler arasında birçok akrabası bulunan Hz.Osman bin Affan r.a. elçi olarak gönderildi.
Mekkeliler tarafından iyi karşılanan Hz.Osman r.a. amaçlarının umre ziyareti olduğunu belirtmesine rağmen Mekkeliler Müslümanların gelmesine izin vermedikleri gibi kendisini de alıkoydular. Ancak Müslümanların tepkisinden çekinen Mekkeliler,Hz.Osman r.a.’ ı serbest bıraktıklar ve Süheyl b. Amr’ı elçi olarak gönderdiler. Yapılan görüşmelerden sonra Hz.Ali r.a. tarafından kaleme alınan anlaşma metni Muhammed Bin Abdullah s.a.v. ve Mekkeliler’i temsil enden Süheyl Bin Amr tarafından imzalanmıştır.
Bugünde Hac veya Umre olsun değişik ülkelerden Müslümanlar Hudeybiye’ye geliyorlar, buradan İhrama girip Efendimiz s.a.v. ve ashabının bir nebze olsa duygularını tatmaya çalışıyorlar.
Cİ’RANE: Ci’râne, Mekke-i Mükerreme İle Tâif arasında, Mekke-i Mükerreme’ye daha yakın bir mevki olup, burada aynı adı alan bır su kaynağı ve birbirine yakın su kuyuları vardır.Mekke-i Mükerreme’nin Fethi’nden hemen sonra Hevâzın ve Sakîf kabilelerinin büyük bir ordu hazırlayarak harekete geçtiğini öğrenen Peygamber Efendimiz s.a.v. derhal Mekke-i Mükerreme’den takviye edilen ordusuyla düşman üzerine yürümüş, Huneyn’de Hevâzın ve Sakîf kuvvetlerine ağır bir darbe vurarak büyük zayiat verdirmiştir.
Huneyn’den kaçan düşman kuvvetlerinin bir kısmının Evtâs adlı bölgede toplandığı, bir kısmınında Tâıf kalesine çekildiği öğrenilince, Efendimiz s.av Evtâs’a; önce Ebû mır el-Es’arî’nın idaresinde olup onun şehit düşmesinden sonra da Ebû Mûsâ el-Es’arî’nın idaresine geçen bir seriye gönderdi ve buradaki düşman birliğini tamamen dağıttı.Bunu tâkıben, kendisi, elde edilen ganimetleri Cı’râne mevkiinde bırakarak, Tâıf’e hareket etti ve kaleyi muhâsara altına aldı. Yirmi gün kadar süren muhasaradan sonra tekrar, ganimetlerin muhafaza edildiği Cı’râne bölgesine döndü.
Böylece taksimatı tamamlandıktan sonra Peygamber Efendimiz s.a.v. ihrama girerek Mekke-i Mükerreme’ye umre yapmaya gitti. Burada bu günlerin ve bu olayların hatıralarını taşıyan bir de mescid vardır.
TEN’İM: Harem-i Şerife 6km yayan olarak 1 saat mesâfede, Medine-i Münevvere tarafından harem hududu olan Tenim’dedir. Hz. işe r.anha. vedâ haccında Peygamber Efendimiz s.a.v. ile beraber haccetti. Özrü sebebiyle umre yapamamıştı. Peygamber Efendimiz s.a.v.’e Medine-i Münevvere’ye dönecekleri zaman dedi ki; “ Ya Rasulallah s.a.v. insanlar hac ve umre ile dönüyor, ben ise umreden mahrum oldum” Peygamber Efendimiz s.a.v kardeşi Abdurrahman r.a. hazretleri ile beraber umre yapmak için Ten’ime gönderdiler. Cebel-i Ten’im’deki ağaçlık yere gelince orada ihramlanmış iki rekat ihram namazı kılmıştır onun için Mescid-i Aişe denilmiştir.
2.SEVR DAĞI-MAĞRASI
Mekke’nin güneyinde, Harem-i Şerife yaklaşık 4 km. uzaklıkta, 500 m. yükseklikte bir dağdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret ederlerken en yakın dostu Hz. Ebubekir (r.a) ile beraber bu dağdaki bir mağarada üç gece kaldıktan sonra Kızıl Deniz sahil yolunu kullanarak Medine’ye varmışlardır..
Allah ( c.c.) mağarada kaldıkları süre zarfında hep onların yanında olmuş, ta diplerine kadar geldikleri halde, müşriklere onları göstermemiştir.. Bu durum Kuran-ı Kerim’de şöylece zikredilmiştir.. “ Eğer siz o elçi’ye yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kafirler, onu Mekke’den çıkardıkları zaman sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına: “ üzülme, çünkü Allah bizim ile beraberdir, diyordu. Allah onun yüreğine sükunet ve kuvvet indirmişti ve onu sizin bilmediğiniz askerlerle desteklemişti..” ( tevbe : 40)
Ziyaret esnasında, birçok hacı ya da umrecimiz bu dağa çıkmayı arzulasa da, bizler ancak güneş’siz zamanlarda ve genç yaşta gidenlere, grup harici çıkmalarını tavsiye ediyoruz..
3.NUR DAĞI-HİRA MAĞRASI
300 m. yüksekliğinde, kütle kayalardan oluşan, Beytullah’a 5 km. uzaklıkta olan bir dağdır. Nur’un indiği yer manasına bu ismi almıştır. Peygamberlik gelmeden önce; yüce Nebi (s.a.v.), özellikle – ramazan ayında – bu dağda bulunan Hira mağarasına çıkar, uzlete çekilirdi. Alak suresi diye bildiğimiz surenin “ oku !..” diye başlayan ilk ayetleri, Sevgili Peygamberimiz ( a.s ) bu mağarada iken nazil olmuştur. Ziyaret esnasında, birçok hacı ya da umrecimiz bu dağa çıkmayı arzulasa da, bizler ancak güneş’siz zamanlarda ve genç yaşta olanlara, sadece grup harici oldukları zaman tavsiye ediyoruz..
4.ARAFAT
Mekke-i Mükerreme’nin güney doğusuna düşer. Şehir merkezine 20 km. uzaklıkta, 11 km² alanı kapsayan düz bir ovadır. Batı tarafında Mescid-i Nemira (Veda Hutbesinin okunduğu yer), doğusunda ise; Rahmet Dağı (Cebel-ür Rahme) bulunmaktadır. Günahların tamamen affolunduğu yeryüzündeki tek mekan burasıdır. İbrahim (a.s.) burada haccın nasıl yapılacağını, Cebrail (a.s) dan öğrenmiştir. Cennetten indikten yaklaşık 300 yıl sonra; Adem (a.s) Havva r.anha. annemizle burada buluşmuş, “ HAC ARAFAT’tır..” hadisinde beyan edilen mekan burası olmuştur. Burada beklemek; Haccın en önemli farzlarından birisidir. Hac mevsiminde ( zilhicce’nin 9. günü ) buraya gelinir, akşam ezanına -güneş batıncaya- kadar durulur, günahlardan arındıktan, şeytan kudurtulduktan sonra, annelerimizden doğduğumuz gün kadar temiz olarak Müzdelife’ ye doğru hareket edilir.
Arafat ile Mina arasındaki 12 km²lik alana Müzdelife denmektedir. Arafat’tan ayrılan hacıların ilk uğradığı mekan burasıdır. Akşam ve yatsı namazları burada birleştirilerek cem’i tehir usulü ile eda edilir. Sabah namazına kadar geceyi ibadet, dua – yakarış ve istirahat ile geçiren hacılar, sabah namazını müteakip Müzdelife vakfesini de eda ettikten sonra topladıkları taşlarla Mina’ya doğru hareket ederler..
6.MİNA (ŞEYTAN TAŞLAMA)
Bayramın birinci günü Müzdelife’den ayrılan hacılar, Mina’ya gelerek vacip olan şeytan taşlama eylemini gerçekleştirirler ve akabinde seçtikleri hac nev’ine göre ya hemen ya da “ kurban kesildi ” haberini aldıktan sonra, tıraş olarak ihramlarından çıkarlar.. Küçük – orta – büyük şeytan’lar buradadır. Bayramın ikinci ve üçüncü günleri de buraya gelinerek taşlama eylemi gerçekleştirilir. Geceleri bu mekanda konaklamak sünnettir.. Burada izdihama sebep olacak bütün fiil ve hareketlerden kaçınılması elzemdir.. Şeytanın hile ve tuzaklarına düşmeden buraları terk edebilene ne mutlu !..
7.AKABE ( BİAT YERİ )
Mina sınırları içinde kalan bu mekan, Sevgili Efendimiz’e ( s.a.v. ) nübüvvet gönderildikten sonra, – hicretten önce – Medinel-i Münevvereli müslümanlarla iki kere gizlice buluşup anlaşma yaptığı( biat/söz aldığı) yerdir. Burada yapılan anlaşmalar neticesinde gönül rahatlığı ile Medine-i Münevvere’ye hicret edilebilmiş ve dünya tarihine damgasını vuran “ümmet kardeşliği” sistemi böylece başlamıştır. Buraya gelip ilk anlaşmayı yapanlar ve onların aileleri “ ensar” namıyla anılmaya başlamışlar ve bu durum onların şimdiki torunları olan Medineliler için de etkisini sürdüren bir onur ve asalet payesi olmuştur..
8. EFENDİMİZ S.A.V’İN EVİ
Şu anda Mekke Kütüphanesi olarak kullanılan mekan, ziyaretçilere açık değildir. Aziz Peygamberimiz ( s.a.v. ) miladi 20 Nisan 571 yılında,( 12 Rebiulevvel- pazartesi günü) bu yapının yerinde bulunan evde dünyayı şereflendirmiştir.. Medine-i Münevvere’ye hicret edinceye kadar burada hayatını sürdürmüş, Nur dağında aldığı kutlu emanet’in ilk heyecanını, annemiz Hz.Hatice r.anha.’nın kollarında bu evde atmaya çalışmış, Müddessir suresinin “ ey örtüsüne bürünüp yatan!..” ayeti nazil olduğunda bu evin odasında yatıp bürünmüş, hüzün yılında eşini kaybedince bu evin çatısı başına çöker gibi olmuş, hicret edip gideceği gece yeğeni Hz. Ali r.a. bu evde O’nun nurlandırdığı yatakta yatmış, islamın nuru bütün dünyaya buradan yayılmaya başlamıştır.. Haremi Şerif’in Babu’s selam tarafından çıkılınca karşımızda görebileceğimiz bir mesafededir..
9. CENNETÜL MUALLA
Sevgililer Sevgilisi’nin ( s.a.v.) tek GÜL’ ü bu kabristanı şereflendirmektedir. Annemiz Hz Hatice (r.a.).. Peygamber Efendimiz’in ( s.a.v.) dedesi Abdulmuttalip, koruyucu amcası Ebu Talip, oğulları Kasım ve Abdullah da burada yatan diğer yakınlarıdır.. Ayrıca bir çok sahabe, islam büyüğü alimler ve uzaktan yakından dünyanın bir tarafından gelen kutlulanmış Müslümanlar da burada yatmaktadırlar.. Yürüyerek gidilip ziyaret edilebilecek bir mesafede bulunan bu kabristan; Cennet’ül Baki’den sonra derece bakımından ikinci sırada gelir.. Kapalı çarşı istikameti takip edilerek ulaşılır.. 1,5 km kadar bir uzaklığa sahiptir..
10.CİN MESCİDİ ve MESCİDİ ŞECERE
Taif seferinden dönerken yolda istirahat edilen Nahle Vadisi’nde dinledikleri Kur’an ayetlerinden etkilenerek müslüman olan cinlerden bir grup, daha sonra Cennet’ül Mualla yakınlarındaki bu mekanda Sevgili Peygamberimizden s.a.v. vaaz dinlemişler ve bu hadisenin hatırasına buraya yapılan mescit; Cin Mescidi ismiyle anıla gelmiştir…. Cennet’ül Mualla yolu üzerindedir.. Yürüyerek ziyaret edilebilir uzaklıktadır..
Ve daha nice sürpriz ziyaret yerleri ile dopdolu bir umre için
Tayyip Turizm Aşk ile taşır